Gittiğim Şehirler:

31 Mayıs 2013

Luzern


Değişim programı boyunca bol bol seyahat etmeyi kafama koymuştum ama İsviçre'ye gitmek planlarım arasında yoktu. Bunun en önemli sebebi de sanırım kafamdaki "İsviçre= lüks+banka+kasıntı insanlar" eşitliğiydi. Fakat Münih kalkışlı oldukça ucuz bir tren bileti bulunca, fırsat bu fırsattır diyerek İsviçre gezimi planlamaya başladım.

İsviçre oldukça küçük bir ülke. Yaklaşık 15 gününüzü ayırarak hem Fransız kesimini hem de Alman kesimini görmeniz mümkün. Ancak benim zamanım kısıtlı olduğu için şehirler arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Araştırmalarım sonucunda, İsviçre'deki en sevimli şehir olmasıyla ünlenen Luzern'e ve doğasıyla herkesi kendine hayran bırakan Interlaken'a gitmeye karar verdim. Interlaken'ı bir sonraki yazımda anlatacağım.

  
Ulaşım

Münih- Luzern arası Zürih'te aktarma yaparak 4.5 saat  sürdü.  Eğer trenle giderseniz aklınızda bulunsun,Deutsche Bahn'ın web sayfasından aktarma süresini ayarlayabiliyorsunuz. Ne yazık ki ben bunu çok sonradan öğrendim ve  iki tren arasında sadece 20 dakikalık bir zaman farkı olduğu için Zürih'i gezme fırsatı bulamadım.Zürih- Luzern arası ise 45 dk sürdü.



Luzern'de Ne Yapalım??

  • Luzern şehir merkezi oldukça küçük, dolayısıyla yürüyerek tüm şehri görebilirsiniz.
  • En bilinen ve mutlaka görülmesi gereken yerler Kapellbrücke (Chapel Bridge) ve Löwendenkmal (Lion Monument).
Chapel Bridge

Lion Monument

  • Yukarıdakilere ilaveten, eski şehir meydanına yakın Jesuit Church (Jesuitenkirche) ile biraz daha ileride bulunan Main Cathedral'i (Hofkirche) görmeniz mümkün. Ayrıca şehir meydanından yokuş yukarı çıkarak şehir surlarını ve saat kulesini de ziyaret edebilirsiniz. Bahsettiğim tüm bu yerleri ve daha fazlasını tren istasyonundaki turizm ofisinden edinebileceğiniz ücretsiz şehir rehberinde bulabilirsiniz.İstasyon şehir merkezine ve Chapel Bridge'e çok yakın.

Main Cathedral


Jesuit Church

Dev Saat

  • Şehir merkezini gezdikten sonra yapılacak en güzel şey Vierwaldstaettersee ve Luzern gölünde tekne gezisi yapmak.  Her ne kadar turistler için bir saatlik panoramik tur seçeneği bulunsa da, ben size çeşitli kasabaları gezmenize imkan tanıyan, 3 saatlik Lucerne -Beckenried-Lucerne rotasını öneririm. Seyir boyunca inanılmaz güzellikte manzaralarla karşılacaksınız.Benim yeterli zamanım olmadığı için sadece Beckenried'te indim.Birbirinden güzel evlerin olduğu bu kasabada (bkz. alttan dördündü resim), in cin top oynuyordu. Sanıyorum kayak sezonunda ortam hareketleniyormuş ama bence İsviçre'ye ilkbaharda gitmek daha mantıklı. Kışın çekilmiş fotoğraflarda güzelim turkuaz rengi göller hep gri renk gözüküyor. Halbuki ilkbaharda tüm İsviçre renk cümbüşü içinde, ne tarafa bakacağınızı şaşırıyorsunuz (aşağıdaki ilk iki resim biraz puslu çıkmış ama...). 
     

    
 
Beckenried'de şeker gibi bir ev


  • Çekici bir başka seçenek ise Nisan-Ekim ayları arasında yapılan Pilatus Dağı turuna katılmak. Dağın tepesi her zaman soğuk olur ve benim yanımda uygun kıyafetler yoktu. Ayrıca oldukça pahalı bir turdan bahsediyoruz, 23o tl'yi ödeyip de  dağın tepesinde donmayı gözüm yemedi. Yine de ilgilenenler, "http://www.switzerland-tours.ch" sitesinden bilgi edinebilirler.


Luzern'de Ne Tadalım??  

Alpinemacaroni :( 
İsviçre'de yiyecek içecek fiyatları alıp başını gitmiş. Ben seyahatlerimde oraya özgü şeyleri yemeyi tercih ediyorum ama İsviçre'de biraz yanlış seçimler yaptım. Mesela hava sıcak diye fondü yemeyip, alpenmakaroni yemek gibi. Nedir bu alpenmakaroni?? Kısaca patatesli makarnanın elma püresi, rendelenmiş peynir ve bol kremalı hali şeklinde özetleyebiliriz. Yemeğin tadını beğenmediğim gibi servis yapan garson da o kadar kabaydı ki, canım resim çekmek istememiş. 

Lozärner Chügelipastete   
Bu yiyeceği Luzern'e geldiğim ilk gün, eski şehir merkezinde bulunan  Cafe Heini'de denedim. Burası daha çok pastalarıyla ünlü bir yer ama menüde zaten denemek istediğim bir yiyecek olan Lozärner Chügelipastete'yi görünce planlar değişti. Bu yiyeceği içinde mantar, sosis bulunan ve bol kremayla sunulan milföy hamuru şeklinde özetleyebiliriz. Ben yemeklerde krema'yı sevmiyorum ve ağır buluyorum dolayısıyla tadı çok hoşuma gitmedi ama Heini'deki sunumu çok güzeldi. Yanına salata koymuşlardı ve menüde gözükmediği halde bir parça çikolata ile servis ettiler:) Bunun da her nedense resmini çekmemişim. 

Backerei Hug
Burası 1877 yılında kurulmuş oldukça güzel bir pastane/fırın. Cafe Heini tarzı bir yer ama her nedense ben burayı daha çok beğendim. Mayıs ayı olması sebebiyle, çok güzel çilekli turtaları vardı, ben de hemen kaptım bir tane. Ertesi gün  Interlaken'a yapacağım tren yolculuğunda yemek için de Shoggimaisbrötli-çikolata parçalı ekmek aldım.